6. Gökkuşağı

İkindi güneşi damlacıkların bir ucundan kırılarak girdi, diğer tarafından bir daha kırılarak çıktı.
8. Gökkuşağı

Seyredenler, başlarının üzerinde, biraz ileride, güneşin karşı yönünde gökyüzünün taçlandığını gördüler.
9. Gökkuşağı

Dış tarafı kırmızı, iç tarafı mor renkte, güneşin yedi rengini sergileyen bir taçtı bu.
10. Gökkuşağı

Biraz yukarısında da onun bir başka yansıması belli belirsiz seçiliyordu. Onda ise kırmızı içeride, mor dışarıda görünüyordu.
18. Gökkuşağı

Şekilden şekle girerek, kendilerini kulların imdadına göndereni anlattılar dakikalar boyunca.
23. Gökkuşağı

Bulutlar ağırdı, yüklüydü.
Nokta hedeflere boşalttılar yüklerinden bir kısmını.
Isparta’nın bir orası, bir burası seller gibi yağan yağmurdan nasibini aldı.
Birkaç dakika, göklerdeki tonlarca suyun yerlerde sel halinde akması için kâfi idi.
Yağmur sonrasında, havadaki su damlacıkları görevi devraldı.
İkindi güneşi damlacıkların bir ucundan kırılarak girdi, diğer tarafından bir daha kırılarak çıktı.
Su damlacıkları, gün ışığının içinde ne varsa ortaya çıkardı.
Seyredenler, başlarının üzerinde, biraz ileride, güneşin karşı yönünde gökyüzünün taçlandığını gördüler.
Dış tarafı kırmızı, iç tarafı mor renkte, güneşin yedi rengini sergileyen bir taçtı bu.
Biraz yukarısında da onun bir başka yansıması belli belirsiz seçiliyordu. Onda ise kırmızı içeride, mor dışarıda görünüyordu.
Belli bir uzaklıkta imiş gibi görünüyordu gökkuşağı. Ama o hiçbir yerde değildi.
Aslında “gökkuşağı” diye bir varlık da yoktu.
Sadece bir tecellî, bir yansıma, bir görüntü vardı gökyüzünde.
Bakanlar, gün ışığını harikulâde bir renk demeti halinde görüyordu.
Gökkuşağı, semânın bir tarafında belirdi, sonra diğer tarafına doğru harekete geçti.
Devrini tamamladıktan sonra da sahneyi bulutlara terk etti.
Bir süre önce yüklerini boşalttıkları yerde şimdi bir gösteriye başlamıştı bulutlar.
Şekilden şekle girerek, kendilerini kulların imdadına göndereni anlattılar dakikalar boyunca.
Dakikalar tükendi, zaman değişti, gün akşam oldu.
Geriye bulutlardan ve su damlacıklarından bu hatıralar kaldı.
***
Mekân: (1) Isparta, Sidre tepesi, (2) Ahmet Uyar kardeşimizin balkonu.
Yazı ve fotoğraflar: Ümit Şimşek