“Âhirete de onların yakîni vardır.”
Âhirete iman, “kesin ve şüphesiz bilgi” anlamına gelen “yakîn” kelimesiyle ifade edilmiştir. Bubizden durum, âhireti gözüyle görüyormuşçasına bir kesinlikle ona inanmamızın istendiğini gösteriyor.
- “Yakîn” hakkında bilgi 118. âyetin açıklamalarında gelecektir.
♦♦♦
Gerçekten de İblis onlar hakkındaki zannını doğruladı ve mü’minlerden bir topluluk dışındakiler ona uyup gittiler.
Aslında, İblis’in onlar üzerinde hiçbir gücü yoktur; âhirete iman edenlerle ondan şüphe edenleri Biz böylece ayırt ediyoruz. Rabbin ise herşeyi gözetip koruyucudur.
Sebe’, 34:20-21
O Allah ki, gökleri, gördüğünüz gibi, direksiz yükseltti, sonra da Arş üzerine kuruldu, Güneşi ve Ayı emrine boyun eğdirdi. Onların hepsi de belirlenmiş bir vakte kadar akıp gitmektedir. O herşeyi yerli yerince tedbir ve idare eder; Rabbinize kavuşacağınıza dair yakîn sahibi olmanız için de âyetleri iyice açıklar.
Ra’d, 13:2
♦♦♦
وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ
(1) Cümle içinde “âhiret” kelimesinin fiilden önceye alınması (takdim),
(2) Kelimenin harf-i tarifle gelmesi şu mânâları vurgular:
- Âhiret olarak iman edilecek şey, bu kitabın ve bu peygamberin bildirdiği âhirettir.
- Âhirete imandan maksat: yeniden diriliş, cismanî haşir, hesap, kitap, Cennet, Cehennem, ilh. – hepsini birden içine alan tam bir âhiret imanı. Yoksa, Ehl-i Kitabın kuruntularına tâbi bir “âhiret” değil.
- Müttakîler, işte bu gerçek âhirete iman ederler / asıl âhiret, işte bunların kesin bir şekilde iman ettikleri âhirettir.
♦♦♦
“Allah’a ve âhiret gününe iman”
- 19 âyette beraber geçer
Bakara Sûresindeki gibi namaz, zekât ve âhirete yakîn’in beraberce zikredildiği âyetler:
- Onlar namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler; âhirete de onların yakîni vardır.
Neml, 27:3; Lokman, 31:4
♦♦♦
[Devam edecek]